Süleymaniye Camii Hakkında
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve öğreteninizdir.”
(Sahîh-i Buhârî)
Genel Bakış
Süleymaniye Camii Londra, zengin bir tarihe sahip ve İngiltere'nin en büyük Müslüman topluluğundan birine ev sahipliği yapan, çeşitlilik içeren bir ilçe olan Hackney'in kalbinde yer almaktadır. Öncelikli kaygımızın yerel toplumun ihtiyaçlarına hizmet etmek ve ortak yarar için çalışmak olduğuna inanıyoruz. Misyonumuz Hizmet Etmek, Eğitmek ve İlham Vermektir.
1992 yılında Süleymaniye Camii'nin inşasına başlanmış ve nihayet 2000 yılında, İngiltere'deki Müslümanların dini ihtiyaçlarına kalıcı çözümler sağlamak için, öncelikle uygun ibadet yerleri sağlamak ve gençlere İslami eğitim vermek amacıyla hizmete açılmıştır.
İki katlı mescit olmak üzere 6 katlı olan camide: hanımlar bölümü, dershaneler, kütüphane, Maraton yatılı öğrencileri ve hafız öğrencileri için konaklama yerleri bulunmaktadır. Bir adet minareli inşa edilmiştir.
Süleymaniye Camii, İslam'ın eğitime verdiği önem ışığında yaş, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm Müslümanlara ilim aktarmaya çalışan bir kurumdur.
Vizyonumuz
Süleymaniye Camii önümüzdeki yıllarda birbirine katkı sağlayan iki önemli vizyonu var:
-
Hizmet bölgemizde eğitim talebi olan tüm Müslüman kardeşlerimize eğitim verebilecek alt yapı ve personel ihtiyacını karşılamak.
-
Birleşik Krallık'a bağlılığı ve aidiyeti ile gurur duyan bu coğrafyanın en iyi kurumu olmak.
Degerlerimiz
-
Kuran ve Sünnete tam uyum,
-
Yüksek sorumluluk duygusu,
-
Süreçlerde şeffaflık,
-
Kucaklayan kardeşlik duygusu,
-
Temel ilkelere bağlılık,
-
İhlas ve samimiyet,
-
Dil, ırk, cinsiyet ve kültür gözetmeksizin herkese eşit hizmet sunmak.
Görevimiz
Süleymaniye'nin misyonu, İngiltere'de öğrencilere dünyevi ve manevi değerlerini koruyarak kaliteli bir eğitim vermektir.
Süleymaniye Camii Derneği iki ana faaliyet alanı seçmiştir:
İslam bilgisini, inancını, İslam'ı ve Ahlak-ı Muhammediyye'yi ayrım gözetmeden, ayrım gözetmeksizin her Müslümana öğretmek. Ehli-Sünnete sadık kalarak.
Müslümanların eğitim-öğretim ve dini görevlerini eksiksiz ve tutarlı bir şekilde yerine getirebilecekleri fiziki ortamların (Derslik-Okul-Cami-Mescit-Kreş-Salon) oluşturulması.
Suleymaniye Camii, yaşanabilir bir dünyanın ancak bilgi sahibi ve samimi bağlılık (ihlas) sahibi insanlarla mümkün olabileceğine inanmaktadır. Her Müslümanın sahip olması gereken dini bilgi ve pratiğin geniş kitlelere ulaştırılması eğitim hedeflerinin ilk adımı olarak kabul edilmektedir.
Suleymaniye Camii, "Her Müslüman örnek bir hayat yaşayarak çevresine ve insanlığa faydalı olacak şekilde güzel bir şekilde yetiştirilmelidir" ilkesiyle hareket eder.
Yüksek kültürlü ve bilgili nesiller yetiştirmek için öğrencilerimize yüksek standartlarda yaşam koşulları sağlamak en önemli hedefimizdir. Suleymaniye Camii bünyesinde oluşturulan nitelikli insan kaynağı ile tüm insanlığın kaliteli eğitime erişimi sağlanmakta, bu sayede dünyanın her yerindeki dezavantajlı gruplara ulaşılabilmektedir.
İLKELERİMİZ
Tüm faaliyetler, Allah'ın sözlerine ve Hz. Muhammed'in (asm) sünnetine tam olarak uygun olmalıdır. İnsan onuru ve onuru ile bağdaşmayacak bir tavır, yaklaşım ve dil ile hiçbir faaliyet yürütülemez. Kurumumuz için toplanan bağışlar sadece bağışçılarımızın belirlediği limitler dahilinde ve sadece bu amaçla harcanabilir. Derneğin faaliyetlerinde, topluluğumuza ve özellikle bağışçılarımıza karşı yadsınamaz bir şeffaflık sorumluluğu vardır.
Vakfımızın Kurucusu
Ebu'l-FârukSüleyman Hilmi TUNAHAN
(K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri
Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri amelde Hanefî, îtikatta Matüridî mezhebine mensup olup meşreben Nakşî idi. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’e son derece bağlı idi. Kendisinden feyiz alan talebeleri ile vaaz ve sohbetlerine devam eden kimselere en büyük tavsiyesi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat akidesine ihlâs ve samimiyetle sarılmaları idi.
Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasîbi olduğundan Seyyidler Zinciri’nin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcüddîn (k.s.) Hazretlerinde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra tecelliyâtın büyüklüğünden, Salâhuddîn Hazretleri kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî es-Serhendî (k.s.) Hazretleri’nin nisbet-i rûhâniyesine teslim ettiler.
Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasipleri bulunan insanların, yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan îmân ve ihlâs sâhâsına çıkmalarına vesile olmuş ve halen de olmaktadırlar.
Süleyman Efendi (k.s.) Hazretlerinin talebelerine ve mensuplarına -hocalarına nisbetle- “Süleymancı” denilmekte ise de hakikatte bu tamamen uydurma bir tabirdir ve “Süleymancılık” diye bir din, bir mezhep veya bir tarîkat mevcut değildir.
Küfrün her çeşidi karşısında ilmî ve fiilî hizmetiyle mücâdele veren son devrin büyük İslâm âlimi Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), Ehl-i Sünnet’i müdâfaa ve fırak-ı dâlle ile de mücâdele etmiş, Müslümanlar arasındaki fitnelerle savaşmış ve İslâm dünyasına şöyle hitab etmiştir:
“Ey İslâm cemâati! Biz hayatta olduğumuz müddetçe Resûlüllâh’ın (s.a.v.) ashâbına iftira ve yalan isnat edilebileceğini mi zannediyorsunuz? (Böyle bir zanna kapılmayınız). Çünkü biz (Ehl-i Sünnet cemâati) hayattayız.”
Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), fazlaca eser telif etmemiştir. Kendilerine niçin kitap yazmadığı sorulduğunda bunu şöyle izah etmiştir:
“Selefin mum ışında yazdığı paha biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satıldığını, çöplüklere atıldığını ve bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanıp çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm. Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda kitap yazmaktansa yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra indirip yaşatacak talebe, yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum.”